Ceza Hukuku​

Ceza Hukuku​

Suç teşkil eden bir haksızlığın varlığından söz edilebilmesi ve dolayısıyla bir kişi hakkında işlemiş olduğu bu haksızlıktan dolayı ceza hukuku yaptırımı uygulanabilmesi için gerekli şartların oluşup oluşmadığı ile ilgilenen hukuktur.

Maddi Ceza Hukuku, suçun yapısal unsurlarını, ceza sorumluluğu için aranan koşulları ve yaptırımları inceler.

Şekli Ceza Hukuku (Ceza muhakemesi hukuku) suç işlendiği şüphesi üzerine gerçekte ortada suç teşkil eden bir fiil bulunup bulunmadığı, bulunması halinde kim tarafından ve ne şekilde gerçekleştirildiğinin aydınlatılmasına yönelik araştırma ve yargılama faaliyetlerinden oluşan süreci ve bu süreçte yer alanların hak ve yetkilerini düzenleyen kurallardan oluşur.

Ceza İnfaz Hukuku ise, ceza muhakemesi sonunda hükmedilen yaptırımların nasıl infaz edileceğini düzenler.

Ceza Davası Nedir?

Ceza davası, hakkında suç işlediğine dair yeterli şüphe bulunan kişinin yargılamasının yapılması adına savcılık tarafından bir iddianameyle açılan kamu davasıdır. Savcılık tarafından düzenlenen iddianamenin mahkemece kabul edilmesinden sonra ceza davası açılmış olur. Tüm ceza davaları kamu davasıdır. Ceza yargılamasında soruşturma ve kovuşturma evresi olmak üzere iki temel evre bulunmaktadır.

Bir suç işlendiğinin öğrenilmesinden, mahkemenin iddianameyi kabul kararına kadar olan evre soruşturma evresidir. Bu süreçte savcı suça ilişkin delilleri araştırarak kamu davası açmak için yeterli şüphenin bulunup bulunmadığını incelemektedir. Yeterli şüpheye ulaşılması halinde ise iddianame düzenlenerek mahkemeye sunulmaktadır. İddianamenin kabulüyle birlikte ise kovuşturma evresi başlamaktadır. Kovuşturma evresi olarak adlandırılan evre ise savcılıkça düzenlenen iddianamenin mahkemece kabulünden mahkeme hükmünün kesinleşmesine kadar sürmektedir. Bu süreçte ceza davası yargılaması yapılmaktadır.

Hapis Cezası Türleri Nelerdir?

Hapis cezalarının türleri şunlardır (TCK 46):

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, hükümlünün hayatı boyunca devam eder, kanun ve Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre çektirilir.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının uygulandığı suçlar şu şekildedir:

  • Nitelikli kasten öldürme,
  • Soykırım,
  • İnsanlığa karşı suçlar,
  • İşkence ile öldürme,
  • Cinsel saldırı ile öldürme,
  • Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma,
  • Anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçlar,
  • Siyasal ya da askeri casusluk,
  • Gizli kalması gerekli bilgileri ifşa etme,
  • Yasaklanan bilgilerin casusluk amacıyla temin edilmesi,
  • Siyasal ya da askeri casusluk amacıyla yasaklanmış bilgileri açıklamak.

Müebbet hapis cezası, hükümlünün hayatı boyunca devam eder. Müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.

  • Kasten öldürmenin temel şekli,
  • Askeri komutanlıkların gasp edilmesi,
  • Düşman ile iş birliğinde bulunma suçu,
  • Savaş sırasında yaşan haber yaymak,
  • Gizli kalması gereken bilgileri ifşa etmek,
  • Devlet güvenliğine dair belgeler ile işlenen suçlar,
  • Devlet sırlarından yararlanma ve devlet hizmetlerinde sadakatsizlik,
  • Devlet güvenliğine dair bilgileri temin etmek.

Süreli hapis cezası, hükümlünün geçici bir süreyle hürriyeti kısıtlayıcı cezaya çarptırılmasıdır. Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.

Süreli hapis cezalarına seçenek bazı yaptırımlar belirlenmiştir. Bu seçenek tedbirler şu şekildedir;

  • a) Adlî para cezasına,
  • b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
  • c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
  • d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
  • e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
  • f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya çevrilebilir.
  1. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi

Suç ve bunun karşılığı olan cezanın ancak kanun ile belirlenmesidir. Bu temel ilke, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasında yer almaktadır: “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.” Bu da suç tanımının belirgin ve açık biçimde kanunla düzenlenmesini gerektirir. Belirsiz ve muğlak ifadelerle suç tanımlanamaz

Kanunilik ilkesinin gerektirdiği bir başka şart da, aleyhe olan kanunun geçmişe yürüyemeyeceğidir. Yani, işlendiği sırada suç olmayan bir fiilden dolayı, sonradan fiilin suç olarak düzenlenmesi nedeniyle kimse cezalandırılamaz Gene kanunilik ilkesinin getirdiği bir başka koşul da failin kıyas yasağıdır. Hukuk biliminde kıyas, kanunda boşluk bulunması halinde bu boşluğun en benzer hukuk kuralı bulunarak doldurulmasını ifade eder. Ceza hukukunda kıyas, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinin 3. fıkrasında “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.” şeklinde belirtildiği üzere uygulanamaz

  1. Suçta ve cezada kusur ilkesi

Ceza hukuku anlamında kusur, bir fiilin isnat yeteneği mevcut bir kimse tarafından bilerek ve istenerek işlenmesidir. Yani, failin cezalandırılabilmesi için fiili bilerek ve isteyerek yapmış olması gerekir. Bu ilkeden de ancak fiili bizzat işlemiş failin cezalandırılabileceği ilkesi türetilmiştir. Bu ilke de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesinin 1. fıkrasında yer almaktadır:

“Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.”

Suçun Unsurları

Bir fiilin cezalandırılacak bir suç teşkil etmesi için belli unsurların mevcut olması gerekir. Suçu oluşturan temel unsurlar, kanuni unsur, maddi unsur, hukuka aykırılık unsuru ve manevi unsurdur.

  1. Kanuni unsur (tipiklik)

İşlenmiş bulunan bir fiilin ceza kanununda düzenlenen suç tanımına birebir uygun olmasıdır. Bu unsura tipiklik adı da verilmektedir. Örneğin, hırsızlık suçunun gerçekleşmesi için failin “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alması” gerekir. Kanunda tanımlanan bu unsurlardan biri yoksa mesela alınan malın zilyedinin rızası varsa, hırsızlık suçunun kanuni unsuru oluşmaz.

  1. Maddi unsur (hareket/fiil)

Suçun meydana gelebilmesi için failin bir fiil işlemesi gerekir. Fiilden kasıt, insanın kendi iradesiyle dış dünyayı değiştiren bir iş ortaya çıkarmasıdır. Mesela refleks hareketleri veya epilepsi hastasının bilincini kaybettiğinde gerçekleştirdiği hareketler fiil unsuru taşımaz.

  1. Hukuka aykırılık unsuru

İşlenen fiil hukuk düzeniyle uyuşmazlık içindeyse hukuka aykırılık unsuru tamamlanır. İlke olarak kanuni unsuru gerçekleştiren bir hareket hukuka aykırıdır. Ancak, ceza hukuku hukuka aykırılığa bir takım istisnalar getirerek, kanuni unsuru tamamlayan bazı fiillerin hukuka uygun olacağını belirlemiştir, bunların başlıcaları şunlardır:

Ceza sorumluluğunu Ortadan Kaldıran Nedenler

Kanunun hükmü ve amirin emri: Kanun hükmünü yerine getiren kişiye kanunen ceza verilmeyeceği belirtilmiştir. Anayasada kanun olarak nitelendirilen her metinde belirtilen kanun maddesinin uygulanmasını kapsamaktadır. Bu nedenle tüzük ve yönetmelikte bulunan hükmün yerine getirilmesi bu hükme dahildir.

Meşru savunma: Kişinin kendisine ya da üçüncü kişiye karşı yapılan haksız saldırıyı def etmek amacıyla savunma eyleminde bulunmasıdır. Kendisine veya üçüncü kişiye yapılan haksız saldırının devam ediyor ya da yakın zamanda tekrarlanacak olması gerekmektedir. Bunun yanında meşru savunmada bulunacak kişi, saldırı ile orantılı olarak savunmada bulunmalıdır. Meşru müdafaa koşullarına uygun olarak davranan kişi hakkında ceza verilmeyecektir.

Zorunluluk Hali: Kişinin kendisine gelen tehlikeyi önlemek amacıyla başkasının hakkına ya da başkasına zarar vermesidir. Kişinin karşılaştığı tehlike ağır ve kesin olmalı, bu tehlike kendisine ya da üçüncü bir kişinin hakkına yönelik olmalıdır. Kişi, tehlikeye bilerek neden olmamalı, kişinin eylemi ile tehlikeden başka türlü korunma olanağının bulunmaması gerekmektedir. Meşru müdafaada olduğu gibi tehlikeden korunmak adına savunma ile tehlike arasında oran bulunmalıdır. Uygulamada zorunluluk hali ile meşru müdafaa birbirine karıştırılmaktadır. Ancak her ikisi birbirinden farklıdır. Zorunluluk halinde, gelen tehlike kişiden kaynaklanabileceği gibi doğal afet gibi önüne geçemeyeceği bir tehlikeden doğacaktır. Örneğin; sel felaketi nedeniyle akıntıya kapılmaktan kurtulmak için bir başkasının balkonuna tırmanan kişi zorunluluk halinden yararlanarak ceza almayacaktır.

Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası : Kanunda hakkını kullanan kişiye ceza verilmeyeceği belirtilmiştir. Hak, kişiye kanunen tanınmış olmalı, kişi, kendisine verilen hakkın sınırını aşmadan kullanmalıdır. Hakkın kullanılması halinde fail cezalandırılmayacaktır.

Geçici Nedenler, Alkol ve Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma: Kişinin geçici bir nedenle ya da iradesi dışında alkol veya uyuşturucu madde alması halinde kişiye ceza verilmeyecektir. Ancak kişinin geçici neden olarak belirttiği durum kendi iradesi ile irade yeteneğini, algılama durumunu azaltacak bir durumda bulunmayacaktır. Kişi, geçici neden olarak belirtmiş olduğu duruma kendi iradesi ve isteği dışında düşmesi gerekmektedir. Kendi iradesi dışında algılama yeteneğinin zayıfladığını ispatlamakla mükelleftir.

Cebir, şiddet, korkutma ve tehdit altında işlenen suçlar:  Kişi karşı koyamayacağı cebir (fiziki baskı) ya da tehdit (manevi baskı) durumunda işlediği suçtan dolayı ceza verilmeyecektir. Kişi üzerinde yapılan fiziki baskı ya da tehdit ile suç işlenmeye sevk edilir ise kişi hakkında ceza verilmeyecektir.

Ceza Sorumluluğunu Azaltan Nedenler

Yaş Küçüklüğü: Suçu işleyen failin yaşına göre ceza sorumluluğu azalacak ya da tamamen ortadan kalkacaktır. On iki yaşından küçük olan çocukların ceza sorumlulukları bulunmamaktadır. On iki yaşından küçük olan çocuklar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmayacaktır. Ancak on iki ile on beş yaş arasındaki çocuklarda failin fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadıkları sorulacaktır. Çocuk, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamıyor ise cezai sorumluluğu olmayacaktır fakat hukuki anlam ve sonucunu algılıyor ise ceza hukuku açısından sorumlu olacak, cezası azaltılarak verilecektir. On iki ile on beş yaş aralığında olan küçük hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on beş yıla; müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on bir yıla; diğer hallerde ise yarı oranında indirim yapılacaktır. On beş ile on sekiz yaş arasında ise ağırlaştırılmış müebbet hapsi yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla; müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on beş yıla, diğer hallerde üçte biri oranında indirilecektir.

Sağır ve Dilsizlik: Sağır ve dilsizlik durumunda da verilecek cezada, yaş durumuna bakılacaktır. Sağır ve dilsiz olan kişilerin cezai ehliyetinde yaş küçüklüğünde belirtilen yaş aralığına paralel bir düzenleme getirilmiştir. On beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsiz olan kişinin işlemiş olduğu suçtan cezai sorumluluğu olmayacaktır. On beş ile on sekiz yaş aralığında olan sağır ve dilsizlerde verilecek ceza, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on beş yıla kadar hapis; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan on bir yıla kadar ve diğer hallerde cezada yarı oranında indirim yapılacaktır.

Akıl Hastalığı: Akıl hastası olan kişinin suç işlemesi halinde kusur yeteneğinin olmadığı kabul edilecektir. Akıl hastalığına dair hükmün uygulanması için kişinin suç işlediği tarihte söz konusu akıl hastalığının bulunması gerekmektedir. Suç tarihinden sonra akıl hastası olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Akıl hastası olan kişinin yapmış olduğu eylemin anlam ve sonucunu algılayacak durumda olmadığından ceza verilmemektedir. Ancak akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücünde tamamen yoksunluk bulunmuyor ve iradesinde normal birisine göre azlık bulunuyor ise cezadan indirim yapılacaktır.

Haksız Tahrik: Kişinin işlemiş olduğu suçta haksız tahrik hükümlerinin koşulları bulunuyor ise verilecek olan cezadan indirim yapılacaktır. Haksız tahrik, kişinin haksızlık karşısında kendisinde meydana gelen hiddet veya şiddetli elem etkisi altında suç işlemesidir. Kişinin kendisine karşı yapılan haksız bir eylem bulunmalı, fail, bu haksız eylem nedeniyle elem ve keder etkisiyle suç işlemelidir.

Hata (Yanılma): Kişinin işlemiş olduğu suçta hatada bulunması, yanılması halinde cezai sorumluluğu azalacak ya da artırılacaktır. Kişinin işlemiş olduğu suçta, hedefte sapma ve şahısta sapma olarak ikiye ayrılmıştır. Kişi, suçun maddi unsurlarında hatada bulunması, kastetmemesi halinde, kişiye ceza verilmeyecektir. Kişinin işlediği suçun daha ağır ya da daha az cezayı gerektiren nitelikli unsuru bilmemesi halinde ise nitelikli hali ile değil basit hali ile cezalandırılacaktır.

Manevi unsur

Suçu gerçekleştiren son unsur kanuni tipikliği mevcut hukuka aykırı fiilin isnat yeteneği var olan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek yapılmasıdır. Bu unsur aynı zamanda, ceza hukukunun evrensel ilkelerinden biri olan kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesinin suçu oluşturan unsurlara yansımasıdır. Bir eylem yukarıda belirtilen tüm unsurları taşısa bile, kişinin kastı yoksa manevi unsur yokluğu nedeniyle kişinin eylemi cezayı gerektirmeyebilir Taksir sonucu işlenmiş fiillerden dolayı öngörülen cezalar bunun dışındadır.

Gürbüz Law + Partners müvekkillerin yaşadığı her türlü uyuşmazlık sorunlarını ceza hukuku kapsamında hukuki destek sağlıyor. Bu alanda uzmanlaşmış bir avukat kadrosuna sahibiz. Deneyimli kadromuz ile çözüm ortaklığı sağlamak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İstanbul Ceza Davası Avukatı

İstanbul’da faaliyet gösteren Gürbüz Law + Partners İstanbul Ceza Davası Avukatı olarak sorumluluğu Ceza Kanunları ile ilgili her türlü konuda; Soruşturma aşamasında savcılık ve karakol ifadesine de hukuki destek sağlanması, ceza davasında savunma yapılması ve davanın takibi, ceza davasının kesinleşmesiyle beraber infaz hesaplama ve güncel infaz rejimlerinin uygulanmasını sağlama ve benzeri uyuşmazlıklara yönelik hukuki sorunların çözümlenmesi için danışmanlık hizmeti sağlama ve çıkan uyuşmazlıklarda dava takip süreçlerinde yanınızda olmaktadır.

Ceza Hukuku Ceza Uyuşmazlıkları hakkında Hukuki Danışmanlık ve Avukatlık Hizmetlerimiz hakkında bilgi için (0216) 208 45 47 numaralı telefondan veya info@gurbuzlaw.com üzerinden Avukat kadromuzla temasa geçebilirsiniz.